GAZZE’DE İNSANİ YARDIMLARDA SINIR TANIMAYAN INGO’LAR

GAZZE’DE İNSANİ YARDIMLARDA SINIR TANIMAYAN INGO’LAR

Doç. Dr. Özcan ERDOĞAN

 

İçinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyası insanlık tarihinin bugüne kadar görmediği öyle büyük acılara sahne oluyor, öylesine büyük insanlık dramları yaşanıyor ki…İnsanlık adına bizi biraz umutlandıran tek gelişme ise, masum sivillerin, kadın ve çocukların, hiçbir insani kural tanımayan İsrail ordu güçlerinin saldırılarında korunabilmek için sığındıkları mekanları, okulları, hastaneleri ve hatta bütün dinlerin kutsat saydığı yerler olan camileri ve kiliseleri hunharca bombalayan İsrail ordu güçlerinin, Gazze’de neden olduğu katliamlara ve insanlık suçlarına karşı dünyanın her tarafından sivil halkların protesto gösterilerinin çığ gibi büyümesidir. Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeye çalışan savaş baronlarına rağmen bugün dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın milyonlarca kişi hep birlikte ve hepbir ağızdan Gazze’de insanlık suçu oluşturan uygulamalara artık son verilmesi için protestolarını artık kendi ülke yöneticilerine karşı da sürdürüyorlar. Öyle ki, çoğu devletin, belli küçük ulusal çıkarları zedelenmesin diye etkin bir şekilde herhangi bir karar almayarak hiçbir insani kural tanımadan Gazza’ye saldıran İsrail’i cesaretlendirmesinin yanında, bugün milyonlar hükümetlerinin aksine insanlığın geleceği için Gazze’de bu insanlık dışı saldırıların ve katliamların durdurulması ve kalıcı bir barışın sağlanabilmesi için eylemlerine devam ediyorlar.. Aslında insanlık ilk defa böyle bir çatışma ortamıyla karşılaşmıyor. Yüz yıllardan beri ülkeler zaman zaman birbirleriyle acımasızca savaşıyorlar. Ancak savaşın da, çatışmaların da kendi içinde bir hukuku mevcut. Savaş ve çatışmalarda da uyulması gereken hukuk kuralları vardır. Uygar dünya artık gelinen süreçte bir çatışmanın tarafları olarak, sivillerin en net  biçimde ayırt edilmesi gerektiğini, masum sivil halka ne bir bütün olarak ne de bireysel olarak saldırılamayacağını, saldırıların sadece askeri mekanlara ve savaş araçlarına karşı yapılması gerektiğini,  savaşa katılmayan veya savaş dışı kalan masum sivil halkın  yaşamlarına, fiziksel ve manevi bütünlüklerine her daim  saygı gösterilmesi gerektiğini, bu tür kişilerin, hiçbir ayrım gözetilmeden her tür koşulda korunması ve insanca muamele görmeleri gerektiğini, hatta bu süreçte teslim olan veya savaş dışı kalan bir karşı taraf mensubunu dahi öldürmek ya da yaralamanın kesinlikle yasak olduğunda hem fikirdir. Kaldı ki, ne çatışan taraflar ne de onların silahlı kuvvetlerinin mensupları savaş yöntem ve araçlarını sınırsızca seçme hakkına sahiptirler. Yine savaş ve çatışma sürecinde savaşan tarafların gereksiz kayıp veya ölçüsüz acıya sebep olabilecek savaş araçlarının ve savaş yöntemlerinin kullanılması ise kesinlikle yasaktır. Bugün İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü askeri harekatın ve hiçbir insani kural tanımayan savaş yöntemlerinin, bu harekâtta izlediği “devlet politikası” nın “yaygın ve sistematik” bir biçimde hiçbir ayrım gözetmeksizin Gazze’li sivil halkın öldürülmesi, yok edilmesi, yaşadıkları bölgelerden sürülmeye zorlanması  ve Gazze’mevcut altyapının  bir daha onarılmayacak şekilde tahrip edilmesine yönelik uygulamaları, Uluslararası İnsancıl Hukukun en temel ilkelerine aykırı olduğunu gören milyonlar, kendi hükümetlerinin umarsızlıklarına karşın, bugün Gazze’deki insanlık dramına son verilmesi için hepbirlikte haykırıyorlar..Gazze’deki insanlık dramının bir an önce son bulması için bugün meydanlarda olanlar sadece sivil halklar mı? Uluslararası sivil toplum kuruluşları da İsrail Ordu Güçlerinin açlığa ve sefalete mahkum ettiği, göçe zorladığı, her şeye rağmen canlarını bombalardan koruyabilmek için Birleşmiş Milletlerin binalarına, okullarına, hatta hastanelerine sığınan kundaktaki bebeklerin, masum çocuk ve kadın erkek Gazzeli, Filistinli sivillerin korunabilmesi için hayatlarını riske atma pahasına insani yardım çalışmalarını yürütmeye devam ediyorlar. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından yapılan açıklamada, İsrail’in 18 Kasım’da Gazze’nin kuzeyinde düzenlediği hava saldırısında bir BM personelinin daha hayatını kaybettiği belirtilerek, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye düzenlediği hava saldırılarında hayatlarını  kaybeden Birleşmiş Milletler personeli sayısının 104’e yükseldiği ifade edilmiştir. Yine yapılan açıklamalarda halen hayatını kaybedenlerin ulaştığı bu sayının, Birleşmiş Milletlerin tarihinde bugüne kadar çatışmalarda ölen en yüksek personel sayısı olduğu da kaydedilmiştir. Giderek şiddetini arttıran savaşın acımasızlığında daha kaç Birleşmiş Milletler personeli insanı yardım faaliyetlerinde bulanabilmek için hayatlarını kaybedeceklerdir kimbilir?

Gerçekte, sadece Birleşmiş Miller personeli değil, İsrail’in acımasızca ve hiçbir kural dinlemeden sürdürdüğü bu savaşta, mazlum Gazze halkının yanında, Filistin’li bebeklerin, hastaların, kadın erkek, yaşlı masum, savunmasız insanların, İsrail’in bombalarına aldırış etmeden, yaralarının sarılması, tedavilerinin yapılarak, yaşama bağlanmaları için gece gündüz demeden, canlarını dişlerine takarak, hayatları pahasına insani yardım faaliyetlerinde bulunan Türk Kızılay’ı, AFAD, TİKA ve Uluslararası Mavi Hilal İnsani Yardım ve Kalkınma Vakfı (IBC) ve Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) gibi Uluslararası insani yardım kuruluşları da  Gazze’de “Daha insanlık ölmedi” ve “İnsanlığın vicdanı olarak biz buradayız” diyerek faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadırlar. Bu insani yardım kuruluşları, çatışma ortamının her türlü olumsuzluğuna rağmen tonlarca insani yardım sağladılar, sahaya personel gönderdiler ve zor günde mazlumun yanında oldular. Bu görevlerinin yanı sıra Gazze’deki zulmü vurgulamak için insani diplomasi yürüttüler, sahadan tanıklık yaptılar ve sessizlere ses oldular. Tüm emek harcayan kuruluşların emekleri takdire şayandır, sessizlerin, tereddüt edenlerin notu tarih satırlarına yazılmıştır.  Tüm bunlar aklımıza şu soruyu getiriyor: hiç mi sesini çıkaran, tarihin doğru tarafında yer alan, almaya çalışan insani yardım kuruluşu yok? Kısa cevap tabii ki var. Birçok ülkedeki uluslararası insani yârdim kuruluşları Gazze için çalışıyorlar. Ancak, Gazze’deki insanlık dışı gidişata etki ve ses getirebilecek çoğunluklu olarak batı eksenli kuruluşlar ne yazık ki, hükümetleri ve devlet adamları gibi  sessiz, donuk ve tutuk kalmışlardır. Fakat, Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Gazze’de savaşın ortasında masum bebeklere ve hastalara bir yandan tüm imkanlarını kullanarak tedavilerini üstlenmeye çalışırken, diğer yandan da İsrail’in hiçbir kural tanımayan hastane bombalamalarına karşı yaptığı cesur açıklamalar ve çağrılar ile biryandan Filistin Halkının ruhu ve vicdanı olurken, öte yandan da savaşın tüm acımasızlığı ile Gazze’nin yerle bir oluşunu ve masum bir halkın yok edilişini bütün çıplaklığı ile dünya kamuoyunun gözleri önüne sermektedirler. Şüphesiz Sınır Tanımayan Doktorların yaptığı bu insani yardım ve çağrılar; katliama gözlerini kapayanlarca hoş karşılanmamaktadır.

Aslında Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), dünyanın en zor ulaşılabilen ve çatışmalı bölgelerinde tıbbi yardım sağlayan uluslararası bir insani yardım (INGO)kuruluşudur. Dünya çapında çatışma bölgelerinde, salgın hastalık zamanlarında ve doğal afetlerin ardından insanlara tıbbi yardım sunmakta ve günümüzde 70’ten fazla ülkede 60.000’den fazla çalışanı ile faaliyet göstermektedir. Bu anlamda dünyanın en büyük tıbbi insani yardım kuruluşlarından birisi olarak, Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), bugün Gazze’deki çatışmalarda da yaşadığı gibi sağlık hizmetlerine erişimdeki kısıtlamalar nedeniyle pek çok zorlukla da karşı karşıya kalmakta, acil tıbbi bakım sağlamak ve savaşta yaralanan hastalar için rekonstrüktif cerrahi gibi özel hizmetleri yerine getirirken tüm zorlukları aşarak, insani yardımlara odaklanmaktadır. Halen Gazze’de  sivil halkın sağlık hizmetlerine erişimi, zaten kısıtlı ve çeşitli engellerle doludur. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), bu tür durumlarda genellikle hastanelerde, sağlık merkezlerinde ve mobil klinikler aracılığıyla tıbbi bakım, psikososyal destek ve diğer yardımları sunarak bu ihtiyaçları karşılamaya çalışmaktadır. Bugün gelinen noktada ne yazık ki, Gazze’de tam kapasiteli fonksiyonel bir tane dahi hastane kalmamış, Şifa Hastanesi örneğinde olduğu gibi mevcut hastaneler yerle bir edilmiştir. Uluslararası İnsancıl Hukuk Kurallarına rağmen Şifa hastanesinin İsrail ordu güçleri tarafından bombalanması sonrasında Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF)’in dünya kamuoyuna Başta Şifa hastanesi olmak üzere, sağlık kuruluşlarına yapılan hunharca saldırıların hemen durdurularak, derhal ateşkes sağlanmalı” çağrısı son derece ses getirmiştir. Gazze’deki bu ağır ve zor şartlarda Sınır Tanımayan Doktorların halen Gazze’de 200’den fazla çalışanı canla başla insani yardımlarını sürdürmeye çalışmakta, ellerinden geldiğince bu travmatik ve kısıtlı durumda dahi acil sağlık hizmete vermeye devam etmektedirler. Bunun yanında dünya kamuoyuna acil ve durmaksızın ateşkes çağrısında bulunan Sınır Tanımayan Doktorlar, belki de Gazze halkının ölüm kalım mücadelesi verdiği bu günlerde, hizmetleri ve dünyaya sesleriyle Gazze’lilerin yanlarında duran. nadir uluslararası kuruluşlardan biri olarak insanlığın vicdanında öne çıkmışlardır. Şüphesiz Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF),  insani yerde durmanın bir bedeli olduğunun farkındadırlar. Tüm bu insani faaliyetlerin bedeli olarak, Israil’in gaddarca ve gözü dönmüşçesine saldırılarının  sonucunda, örneğin 18 Kasım’da çalışanlarını ve yakınlarını taşıyan 5 araçlık MSF konvoyu saldırıya uğramış,  MSF çalışanlarının yakınlarından biri hayatını kaybetmiş, yine 21 Kasım’da Al Awda hastanesini bombalayan İsrail’in bombalı saldırılarında Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF)’ın Gazze’de insani yardım faaliyetlerinde bulunan 2 doktoru da bombalı saldırıda hayatlarını kaybetmişlerdir.

Öyle ki, Sayın Cumhurbaşkanımızın çevrimiçi katıldığı G20 liderler zirvesinde yaptığı  konuşmalarında da “Ukrayna’daki savaş devam ederken, 7 Ekim’de bir başka krize uyandık. Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında yaşanan trajedi, artık insanlığın tahammül sınırlarını aşmıştır. Bakınız iki gün önce, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları günüydü. Yedi bine yakın masum Filistinli çocuk maalesef bugünü göremedi. Çünkü İsrail yönetimi, bu çocukların en temel hakkı olan yaşama hakkını onların elinden aldı. Sularını, elektriklerini, gıdalarını, yakıtlarını keserek onları ölüme mahkûm etti. Filistinlileri kendi yurtlarından göçe zorladı; ölümden kaçmak için son bir umutla sığındıkları hastaneleri, okulları, kampları, ibadethaneleri, kiliseleri acımasızca bombaladı…” sözleriyle  çevrim içi zirveye katılan tüm liderleri samimi bir şekilde İsrailli-Filistinli, Yahudi-Müslüman-Hristiyan diye ayırmadan sivil ölümlerine karşı aynı tepkiyi vermeye davet ettiği gibi, artık günümüzde Gazze ve Ortadoğu’da kalıcı bir barışın sağlanabilmesi, savaşın neden olduğu derin insani travmaların giderilebilmesi için Türk Kızılay’ı, AFAD, TİKA ve Gazze’ye insani yardımların ulaştırılabildiği tek geçiş kapısı olan Mısır’ın Refah sınır kapısında onlarca tır yardım malzemesi ile hazır bekleyen, yüreği Türkiye ve insanlık sevgi ve sevdası ile dopdolu saha personeli ile masum yüreklere umut olmaya çalışan Uluslararası Mavi Hilal İnsani Yardım ve Kalkınma Vakfı (IBC) gibi kuruluşlarımızın yanında Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF)’örneğinde olduğu gibi tüm uluslararası insani yardım  kuruluşları (INGO)’nın da tereddütsüz bir şekilde masumların yanında yerlerini alarak, seslerini yükselmeleri ve bu insanlık dramını ve  utancını son bulması için gayretlerini sürdürmelidirler.

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir