TBB Başkanı Çakar: Merkez Bankasının, faiz artırım sürecini ocak ayı itibarıyla tamamlayacağı kanaatindeyim

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, Ziraat Bankasının İstanbul Finans Merkezi’ndeki genel müdürlük binasında düzenlenen toplantıda, ekonomi ve bankacılık sektöründeki gelişmeleri değerlendirdi, 2024’e ilişkin beklentilerini paylaştı.

2022 ve 2023’ün, bütün dünyada “enflasyonla mücadele yılları” olarak geçtiğini ifade eden Çakar, küresel ekonomide ciddi bir yavaşlama olduğunu, büyümenin sorun olmaya başladığını söyledi.

Türkiye’nin büyüme konusunda her zaman pozitif ayrıştığını, 1923 ila 2022 yılları arasında ortalama büyümesinin yüzde 4,8, 2003-2023’teki büyümenin yüzde 5,4 olduğunu kaydeden Çakar, Türkiye’de büyümenin 2023’te muhtemelen yüzde 4,5 olarak gerçekleşeceğini, 2024’te de yüzde 4 olarak öngörüldüğünü, yurt dışında yaşanan gelişmeler nedeniyle büyümenin iç talep kaynaklı olduğunu, bunun çok arzu edilen bir durum olmadığını belirtti.

OVP’yi çok gerçekçi bulduğunu ifade eden Çakar, enflasyon konusunda bir miktar iddialı olmakla birlikte bütün olarak bakıldığında OVP’nin, ciddi, tutarlı ve öngörülebilir bir program olduğunu vurguladı.

Enflasyonun bu yıl yüzde 40-45 bandında şekilleneceğini düşündüğünü aktaran Çakar, “Enflasyon, mayıs ayında en üst düzeye gelip düşüşe geçecek. Mevcut uygulanan politikalarda bence asla acele etmemek lazım. Bence enflasyonun yüzde 40-45’lere inmesi zaten olağan, bu olacak. Önemli olan enflasyonun yapışkan olmadan, kalıcı hale gelmeden düşürülmesidir. Orada bizim daha dikkatli olmamız, mevcut politikaları daha olgunlaştırarak devam etmemiz önemli.” diye konuştu.

Çakar, OVP’nin çok kapsayıcı olduğuna işaret ederek, “Faiz politikası etkin olarak uygulanıyor. Miktarsal sıkılaştırma adımları hala devam ediyor. Selektif olmayan kredilerde yüzde 2,5 oranında büyüyebiliyoruz. TL’nin güçlendirilmesine yönelik makroihtiyati tedbirler devam ediyor. Merkez Bankası, fazla likiditeyi çekecek sterilizasyon adımlarını atmaya devam ediyor. Zorunlu karşılık oranları şu anda banka bilançolarının yüzde 15-16 seviyelerine kadar geldi ki bunlar çok ciddi oranlardır. Bankacılık sektörü için de ciddi maliyettir aynı zamanda…” değerlendirmesinde bulundu.

“Yapışkan enflasyonun yönetimi hayati önemde ve ona çok dikkat edilmesi gerekir”

Alpaslan Çakar, yarın Merkez Bankasının faiz kararı toplantısı olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:

“Ben de herkes gibi düşünüyorum. Piyasa faiz oranlarını çok fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Mevduat piyasasında şu anda faiz oranları TL cinsinden yüzde 45-50 bandında. Kredi faiz oranları yüzde 45-55 arasında bir bantta gidip geliyor. Dolar faiz oranları kredilerde yüzde 9’lar civarında, avro faiz oranları da yüzde 7,5-8 bandında. Yıl sonuna kadar faiz oranlarının çok daha artarak devam edeceği kanaatinde değilim. Merkez Bankasının, faiz artırım sürecini piyasa beklentisi doğrultusunda muhtemelen ocak ayı itibarıyla tamamlayacağı kanaatindeyim.

Bizim alacağımız kararlar yurt dışından bağımsız olmayacak. Fed’in mayıs, haziran itibarıyla faizleri yavaş yavaş aşağı doğru çekeceğini düşünüyorum. ECB de faizleri düşürecek. Bütün dünyada faiz artırım sürecinin sonuna gelindiğini söyleyebiliriz. Onlar faizi indirdiklerinde biz de onların ardından, makro verilerin de ışığında onları takip edeceğiz diye düşünüyorum. Bizdeki faiz indirim süreci, onlardan bir süre sonra olacaktır. Bu ne zaman olabilir? Takvim söylemem çok doğru değil ama son çeyrek içerisinde ülkemizde de faiz indirim sürecine doğru gidileceğini düşünüyorum. Tabii burada Merkez Bankasının, veri setiyle hareket edeceğini tahmin ediyorum, enflasyon oranına göre hareket etmesini bekliyorum. Yapışkan enflasyonun yönetimi hayati önemde ve ona çok dikkat edilmesi gerekir. Bu bağlamda da piyasayı korumak, reel sektörü korumak, tekrar potansiyel hızda büyümeyi sağlamak adına da mevcut bazı mekanizmaların daha aktif şekilde işletilmesi gerekir. Bunlardan bir tanesi selektif kredi politikasıydı. Bu seçici kredi politikasına mutlaka devam etmek gerekiyor. YTAK kredileri, piyasayı korumak ve yatırımı teşvik etmek adına çok önemli. Reeskont üst limitlerinin artırılması da önemliydi.”

Türkiye’nin en büyük probleminin tasarruf olduğunu vurgulayan Çakar, yakın dönemde dünya konjonktürünün hep Türkiye aleyhinde olduğunu ancak bu süreçte iyi gelişmeler de kaydedildiğini, enerji maliyetlerini ciddi anlamda azaltacak gelişmeler yaşandığını, turizm ve yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin de bu sürece olumlu katkı vereceğini düşündüğünü aktardı.

“Avrupa ve Amerika’dan çok ciddi anlamda kaynak girişi bekliyorum”

TBB Yönetim Kurulu Başkanı Çakar, ABD ve Avrupa’nın faiz indirimiyle beraber Türkiye gibi ülkelere sermaye akımları olacağını düşündüğünü ifade ederek, “Bu da bizim kur üzerindeki baskıyı azaltacaktır. Avrupa ve Amerika’dan çok ciddi anlamda sermaye girişi bekliyorum. ABD ve Avrupa’daki faiz indirimleriyle beraber iyi hikayesi olan gelişmekte olan ülkelere ciddi bir akış olacağını tahmin ediyorum.” şeklinde konuştu.

Yurt dışı finansman boyutuna bakıldığında, seçim öncesi dönemde 2,1 milyar dolar çıkış, seçim sonrası dönemde, Mayıs-Aralık 2023’te ise 11,5 milyar dolarlık giriş olduğunu dile getiren Çakar, “Yani 2023’ü 9,3 milyar dolar girişle kapattık. Bu yıl menkul kıymet ihraçlarından 1,5 milyar dolar giriş oldu. Bunlar ciddi anlamda girişin olduğunu gösteriyor.” dedi.

Türk bankacılık sektörünün yurt dışı borçlanmasının 116 milyar dolar olduğunu, bunun 78 milyar dolarının krediler, 19 milyar dolarının para piyasalarından alınmış borçlar, 19 milyar dolarının da menkul kıymet ihracıyla sağlanmış kaynaklardan oluştuğunu bildiren Çakar, önceki yıllarda yurt dışından borçlanma yaparken dönem dönem zorluklar yaşanabildiğini ancak şu anda borçlanma ve talep noktasında hiçbir sorun kalmadığını söyledi.

Çakar, “Vadeler uzuyor, maliyet de giderek düşecek. Para bulunabiliyor, artık talep var. Maliyetler de CDS’in düşmesiyle beraber gerileyecek.” dedi.

Kredi notları konusuna değinen Çakar, son zamanlarda gerek ülke gerekse bankalar ve şirketlerle ilgili bu konuda güzel haberler aldıklarını kaydetti.

“TL, çok cazip olmaya başladı”

Alpaslan Çakar, TL’nin çok cazip olmaya başladığına dikkati çekerek, “Yurt dışı yatırımcılar, önce tahvil ve hisse senedi piyasasına girer. Bu talebin de oluşmaya başladığını görüyoruz. Seçim sonrası dönemde tahvil piyasasına 2 milyar dolarlık, hisse senedi piyasasına 2,5 milyar dolarlık bir giriş var. Kredi piyasasında da giriş var. Dolayısıyla önümüzdeki süreç itibarıyla bu anlamda, daha doğrusu sermaye hareketleri anlamında rahat olduğumuzu, daha pozitif bir geleceğin bizi beklediğini söyleyebilirim.” ifadesini kullandı.

Şu anda ciddi bir bütçe disiplini içerisinde hareket edildiğini, bütçe disiplini konusunda net bir duruş olduğunu vurgulayan Çakar, şöyle devam etti:

“Kararlı setin mutlaka devam etmesi lazım. Sermaye hareketlerinin başlayacak olması dolayısıyla kur üzerindeki baskının azalacak olması önemli. Enerji, turizm ve yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin vereceği katkı önemli. Selektif kredi politikası, YTAK kredileri ve reeskont kredileri hayati önemde. YTAK kredileri bu sefer doğru bir kurguyla yapılıyor. Bunların hepsi dikkate alındığında, yüzde 40-45 yapışkan enflasyonu yönetmek çok önemli. Oradaki parasal genişleme ve gevşemeyi kontrollü götürmek gerektiğini söylüyorum.”

“Seçim sonrası dönem, Türkiye’ye olağanüstü bir fırsat sunuyor”

TBB Yönetim Kurulu Başkanı Çakar, seçim sonrası dönemin Türkiye’ye olağanüstü bir fırsat sunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“4,5 yıllık istikrarlı bir dönem sunuyor. Bunu mutlaka fırsata çevirmek ve değerlendiriyor olmamız lazım. Çünkü hiçbir seçimin olmadığı bir dönemden bahsediyoruz. Küresel konjonktürün de artık bu problemleri kısmen aştığı bir dönem olacak. Bunlar olduğunda o dönemi mutlaka ‘doğru reformlar dönemi’ olarak değerlendirmek lazım. Yapısal bazı problemlerimize tamamen eğileceğimiz ve bunları yöneteceğimiz bir dönem olarak değerlendirmek gerekiyor.

Seçim sonrası dönemde, özellikle mart sonrası enflasyon noktasındaki kararlı duruşun devam edeceği kanaatindeyim. Enflasyonun yönetilmesi konusundaki kararlı duruşun devam edeceği kanaatindeyim. Biz fiyat istikrarını sağlamadan finansal istikrarı sağlayamayız. Finansal istikrarın olmadığı bir ekonominin geleceği olamaz. Doğru bir finansal istikrar için öncelikle bu fiyat istikrarını, enflasyonu makul seviyelere çekme zorunluluğumuz var. Seçim sonrası uygulanan net bir kararlı duruş var. Bu kararlı duruşta Sayın Cumhurbaşkanı’mızın desteği ile ekonominin bütün paydaşlarının tam bir mutabakatla ve toplumsal bir sözleşme içerisinde hareket ettiğini görüyoruz. İş dünyasının da programın arkasında olduğunu söyleyebilirim. Bizim de bunun arkasında net ve kararlı duruşu göstermemiz lazım. Çünkü OVP bizim için çok önemli bir yol haritası, çok önemli bir çıpa, gerçekçi bir yaklaşım. Bizim seçim sonrası yeni bir hikayemiz var. Bu hikayeye şu anda bütün taraflar inanıyor, arkasında duruyor. Biz zaten bu hikayeden vazgeçemeyiz, bunu sonuçlandırmamız lazım.”

“Kredi büyümesinin bu yıl yüzde 40 civarında olacağını düşünüyorum”

Alpaslan Çakar, 2024’ün bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de “bir restorasyon”, “bir normalleşme yılı” olduğunu belirterek, “Bizim aslında 2025’i satın almak adına 2024 yılını kullanıyor olmamız lazım. 2025’i bir atlama, sıçrama yılı yapabilmemiz için bu yıl bu tamiratlarımızı, bu restorasyonumuzu, bu normalleşmemizi mutlaka sağlamamız lazım. Çünkü dünya böyle yapıyor. Herkes buna göre pozisyon alıyor. Biz de bunu yapıyoruz. 2024, daha sakin ama hazırlıkların tamamlanacağı bir yıl olacak. Ama 2025’in, ülkede düzenlemelerin, regülasyonların, otoritelerin konuşulduğu bir dönemden çıkıp reel sektörün, bilançoların, şirketlerin, yatırımların, ekonominin konuşulduğu bir yıl olmasını hedefliyoruz ve bekliyoruz ” diye konuştu.

2025 enflasyonunun OVP’de yüzde 15 olarak öngörüldüğünü hatırlatan Çakar, bu kararlı duruş devam ettiği sürece bunun yakalanabilir bir hedef olduğunu dile getirdi.

Kredi büyümesinin bu yıl yüzde 40 civarında olacağını düşündüğünü aktaran Çakar, kurun da bu yıl enflasyondan fazla artmayacağı kanaatinde olduğunu, doların 39-40 lira olacağını düşündüğünü söyledi.

“2025 yılında TL’nin tekrar olağan mekanizmasına, mecrasına döndüğünü göreceğiz”

Türk bankacılık sektörünün büyüklüğünün 23,5 trilyon lira olduğunu, bunun 2,5 trilyon lirasının öz kaynak, 4,5 trilyon lirasının mevduat dışı kaynak, 15 trilyon lirasının da mevduattan oluştuğunu bildiren Çakar, Türk bankacılık sektörünün çok sağlam bilançoya sahip olduğunu vurguladı.

Kur korumalı mevduat (KKM) hariç Aralık 2022’de TL mevduatın toplam mevduat içerisindeki payının yüzde 38 olduğunu, yüzde 33 seviyelerine inmesinden sonra Haziran 2023’ten bu yana 9 puanlık artış kaydedildiğini, bugün itibarıyla da yüzde 42 seviyesinde bulunduğunu aktaran Çakar, TL’ye dönüş noktasında net bir iyileşme gördüklerini ifade etti.

Yabancı paranın toplam mevduat içerisindeki payının Aralık 2022’de yüzde 46 iken, bugün itibarıyla yüzde 40’a düştüğünü bildiren Çakar, şunları kaydetti:

“KKM ve dövizden dönüşümlü kur korumalı mevduat (DDM) toplamı bugün itibarıyla 88-89 milyar dolara düştü. Bir ara 3,4 trilyon lira, yani 126 milyar dolara kadar çıkmıştı. Bugün itibarıyla payı yüzde 16,8’e düştü. TL KKM’nin toplam mevduat içerisindeki payı yüzde 5’e düştü. Muhtemelen bu ay sonu ya da gelecek ay TL KKM bitmiş olur. Halihazırda DDM’nin yüzde 15-20’si standart TL mevduata geçiyor. Merkez Bankası; kur üzerindeki baskı, rezerv hususları dikkate alındığında DDM’nin hemen hızlı bir şekilde bitmesini istemiyor. 2025 yılında DDM’yi konuşmuyor olacağız. DDM tedrici olarak yavaş yavaş azalarak gündemimizden çıkacaktır.

2025 yılında TL’nin tekrar olağan mekanizmasına, mecrasına döndüğünü göreceğiz. Bugün itibarıyla TL çok cazip bir üründür, iyi kazandıran bir üründür. TL, şu anda doğru bir enstrümandır ve çok cazip noktada. Şu anda 2024 yılında TL, en doğru enstrüman gibi gözüküyor.”

Sektörün likit varlıklarının 5 trilyon lira civarında olduğunu belirten Çakar, likit varlıkların bu kadar yüksek olmasının temelinde zorunlu karşılıkların olduğunu, zorunlu karşılıkların banka bilançolarının yüzde 15-16’sına tekabül ettiğini söyledi.

Çakar, “Zorunlu karşılıklar, bankacılık sektörü için net bir maliyettir. Maliyet vererek, faiz vererek aldığımız mevduatı şu anda Merkez Bankasında zorunlu karşılık tuttuğumuzda herhangi bir faiz almıyoruz. Zorunlu karşılıklarda en azından bir miktar faiz verilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü zorunlu karşılık olarak tutulan miktarın payı artmış durumdadır. Bu konudaki talebimizi de ısrarla iletiyoruz. O konudaki müzakerelerimiz devam ediyor.” diye konuştu.

Çakar, sektörün enflasyona endeksli kağıtlara iştahının kalmadığını, daha çok sabit faizli kağıtlar istediğini de ifade etti.

Kredi kartlarında düzenleme beklentisi

Geçen yıl kredilerin 11,6 trilyon lira olarak şekillendiğini, 12 aylık değişime bakıldığında kredilerdeki büyümenin 2023 sonunda yüzde 54 olduğunu ifade eden Çakar, “Kredilerde Haziran 2023’te büyüme oranı yüzde 59’du. Yılın ikinci yarısında kredilerde bir yavaşlama söz konusu. Bu özellikle TL kredilerde net olarak görülüyor.” dedi.

Ayrışan tek kalemin kredi kartı olduğuna işaret eden Çakar, “Kredi kartları harcamalarındaki artış göze çarpmaktadır. Kredi kartı harcamalarına ilişkin enflasyon etkisini de yönetmek adına burada bir düzenleme olabileceği kanaatindeyim. Bunun birkaç tane yöntemi var; faiz oranı, taksit sınırlaması ya da kişinin harcayabileceği tutar konusu… Bu konuda bir aksiyon alınacağı kanaatindeyim.” diye konuştu.

Çakar, 2023’te KOBİ, ihracat, imalat sanayisi ve tarım kredilerinin payında artış olduğunu vurgulayarak, konut kredilerinin düştüğünü, taşıt ve ihtiyaç kredilerinin yatay bir seyir aldığını, kredi kartlarının çok ciddi bir artış eğilimi içerisinde olduğunu gördüklerini söyledi.

Aktif kalitesinde oranın bugün itibarıyla 1,65 olduğunu bildiren Çakar, takipteki kredi oranının makul ve yönetilebilir düzeyde olduğunu kaydetti.

Çakar, “Parasal sıkılaşma ve finansman maliyetleri dikkate alındığında önümüzdeki dönemde takip oranlarının bir miktar artacağını söyleyebiliriz. Bu, asla kredi kalitesinin çok bozulduğu ve bozulacağı anlamına gelmiyor. Bankacılık sektöründeki aktif kalitesi asla bozulmayacak ama makul bir artış olacak. Çok negatif bir durum beklemiyorum.” diye konuştu.

“Bilanço sağlığını koruma noktasında bir zafiyet yok”

TBB Yönetim Kurulu Başkanı Çakar, sektörün, tahsili gecikmiş alacaklar için yüzde 80 oranında özel karşılık ayırdığını belirterek, “Yakın izlemede, yani ikinci grupta sınıflandırılan krediler için ise yüzde 32 civarında karşılık ayırmış durumdayız. Tecrübemiz yakın izlemedeki, yani ikinci gruptaki kredilerin yüzde 20’sinin takibe gittiği yönündedir ama sektör yüzde 32 oranında karşılık ayırmış durumda. Bu anlamda bilanço sağlığını koruma noktasında bir zafiyet yok.” dedi.

Türk bankacılık sektöründe yapılandırılmış kredi tutarının 503 milyar lira olduğunu, bunun da toplam kredilerin yüzde 5’ine tekabül ettiğini bildiren Çakar, kredi kalitesine bakıldığında, takip oranının bir miktar artacağını, bunun yönetilebilir durumda olduğunu, bilanço itibarıyla da baskı yaratacak bir durumda bulunmadığını söyledi.

“Finansal erişim noktasında sorun yok”

Finansal erişim noktasında sıkıntı olmadığını, özellikle TL tarafında KKM ve kredi talebinde yaşanan yavaşlama dolayısıyla TL likiditede artış yaşandığını dile getiren Çakar, şunları kaydetti:

“Son zamanlarda yabancı para kredi konusunda talep var. Firmalarımız yabancı para kredi kullanıyor. Döviz kazandırıcı geliri olana döviz kredisi verebiliyoruz. Çok doğru bir düzenleme. Finansal erişim noktasında sorun yok. Bu finansman maliyetleri, yatırımı zorlaştıran finansman maliyetleridir ama biz bir geçiş aşamasındayız. Yatırım yapacak olan müşterilerimizin bugünden itibaren fizibilitelerini, altyapılarını, hazırlıklarını doğru yapmaları önemlidir. Yılın ikinci yarısı itibarıyla faiz eğrisi aşağı yönlü olacak, değişken faizli olarak önümüzdeki dönem itibarıyla yatırım kararlarını almaya başlayabilirler. Bu yılın sonu ve gelecek yılın başı itibarıyla da çok rahat yatırım yapılabilir bir dönem yakalayacağız inşallah.”

Türkiye’nin büyümesinin finansmanını bankacılık sektörünün yaptığını, yüzde 35-40 civarındaki kredi büyümesinin Türk bankacılık sektörü için normal olduğunu belirten Çakar, 2025’te faizlerin aşağı yönlü olacağını söyledi.

Sektörde sermaye yeterlilik oranının yüzde 18 civarında olduğunu hatırlatan Çakar, bir soru üzerine, enflasyon muhasebesi uygulandığında bankaların sermaye yeterlilik rasyolarına 100 baz puanlık olumlu katkıda bulunacağını ifade etti.

“Makroihtiyatı tedbirlerin önümüzdeki dönem itibarıyla kademeli olarak kaldırılacağını düşünüyorum”

Bugün itibarıyla sermaye anlamında sıkıntıda olan bir banka bulunmadığını vurgulayan Çakar, Merkez Bankasının makroihtiyatı tedbirlerinin önümüzdeki dönem itibarıyla kaldırılacağını düşündüğünü kaydetti.

Çakar, “Makroihtiyati tedbirlerin 2025 yılında gündemimizde olmayacağını düşünüyorum. Bunun takvimini belirleyecek olan Merkez Bankası rezervleri, uluslararası konjonktür, enflasyonun durumudur. Rezerv kompozisyonu, önümüzdeki dönem itibarıyla makroihtiyati tedbirlerin kaldırılması, normalleştirilmesi ve sadeleştirilmesi konusunda belirleyici olacak. Artık piyasada hayat normalleşiyor. Bizim gündemimiz artık iş olmalı. Yılın ikinci yarısı itibarıyla Türk bankacılık sektöründeki gündemin artık müşteri, iş, bilanço, proje olacağını düşünüyorum.” şeklinde konuştu.

Bireylerin döviz talebinin normal seyrinde olduğunu belirten Çakar, düşük faiz ortamında şirket bilançolarının çok iyileştiğini, o dönem bazı firmaların da yeniden yapılandırma ile ülke ekonomisine kazandırıldığını söyledi.

Futbol kulüplerinin borçlarının yapılandırılmasına ilişkin bir soru üzerine Çakar, yapılandırmanın devam ettiğini, şimdiye kadar taksitleri aldıklarını bildirdi. Çakar, “Bazı kulüplerde borçların tamamının neredeyse ödenmesi noktasına gelmiş durumdayız. Futbol kulüplerinden paramızın tahsilinde sorun yaşanmasını öngörmüyoruz.” dedi.

“Enflasyonun üzerinde bir kur beklentisi olmayacak”

Alpaslan Çakar, yaptırımlara ilişkin görüşmelerinin olup olmadığının sorulması üzerine, bankacılık sektöründe uyum mekanizmasının çok iyi olduğunu vurgulayarak, “Türk bankacılık sistemindeki tüm bankalar bu kural setine uygun hareket ediyor. Tamamen uluslararası normlarla tam entegre hareket ediliyor. Uluslararası normlara muhalif bir pozisyon alma durumu hiçbir zaman söz konusu olmadı.” diye konuştu.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın etkilerinin uzun süre devam edeceğini düşündüğünü ifade eden Çakar, “Onun için ülkeler arası ticari ilişkileri korumak önemli ama kural seti içerisinde hareket edeceğiz.” dedi.

Çakar, TL’nin cazip olmasıyla ilgili, “TL niye cazip? Çünkü dövize yatırım yapmanın önümüzdeki dönem itibarıyla TL’den daha fazla getiri sağlamayacağı konusunda genel bir kanaat oluşmaya başladı. Yani enflasyonun üzerinde bir kur artışı beklentisi olmayacak. Borsa çok ciddi bir yatırım aracı. TL cinsinden faiz oranı, doğru bir alternatif olmaya başladı.” değerlendirmesinde bulundu.

“Ziraat Bankası olarak dijital banka kuruyoruz”

TBB Yönetim Kurulu Başkanı Çakar, öz sermaye karlılığının yüzde 30 civarında olacağını öngördüklerini belirterek, enflasyona endeksli kağıtlar dolayısıyla karlılıkta özellikle ilk yarı itibarıyla azalma olacağını, vade yapısı nedeniyle faiz giderleri artarken kredi gelirlerinin eş oranlı artmadığını, bunun ilk yarıda karlılıklar üzerinde bir baskı yaratacağını söyledi.

Finansal kapsayıcılığın iyi olduğunu, henüz bankacılık sektörüyle tanışması gereken yüzde 10-15 civarında müşteri kitlesi bulunduğunu, bunun ciddi bir potansiyel oluşturduğunu, bu kesimin de finansal sisteme katılmasıyla bilanço büyüklüklerinin daha da artacağını vurgulayan Çakar, dijital bankacılığın önemine işaret etti.

Çakar, “Ziraat Bankası olarak şimdi dijital banka kuruyoruz. Faaliyet iznini inşallah kısa zaman içerisinde alacağız. Belli bir noktaya kadar geldi. Yazılımı bitirdik. Kuruluş izni almıştık. BDDK denetimleri başlayacak.” dedi.

Aralık 2023’te uzaktan müşteri ediniminin şubeden müşteri edinimini geçtiğini aktaran Çakar, Ziraat Bankasında 15 milyon müşterinin internet ve mobil bankacılığı kullandığını söyledi. Çakar, banka müşterilerinin yüzde 7’sinin şube kapısından içeri girdiğini belirtti.

Çakar, Ziraat Bankası olarak tarımsal kredilerde 450 milyar liraya ve 1 milyon müşteriye ulaştıklarını bildirdi.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir