GÖRÜŞ – Türkiye’nin ilk uzay yolcusu döndü: Heybesinde neler var?

ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Bilge Demirköz ve araştırmacı Egecan Karadöller, Türkiye’nin ilk uzay yolcusu Alper Gezeravcı’nın dönüşü vesilesiyle yolculuğun Türkiye’nin uzay çalışmalarına katkısını AA Analiz için kaleme aldı.

***

Nasıl istersen öyle dinle, bakın:

Dalların zirvesindeyiz ancak,

Yarı yoldan ziyade yerden uzak,

Yarı yoldan ziyade maha yakın.

Ahmet Haşim

 

Uzay; içinde olduğumuz o büyük boşluk. Karanlık “kadifede birkaç yaldız zerresi” dışında, ışıksız, soğuk ve cansız. Hayatın yeşerememesi için radyasyon, yüksek vakum ve düşük sıcaklık gibi birçok elverişsiz koşulu barındıran o ortam. Neredeyse her gece üzerimizden, yüksekten uçan göçmen kuşların hızına benzer görüntüde geçen Uluslararası Uzay İstasyonu ise insanlığın uzaya yolladığı bir sığınak. 270’ten fazla uzay elçisinin ziyaret ettiği bu yaşam kovuğu, 25 yıldan beri hayatı uzayda yeşertiyor ve Dünya’mızın sandığımızdan daha özel olduğunu ortaya koymamıza yardımcı oluyor.

Yapılan deneylerin Türkiye’deki uzay çalışmalarına katkısı

Uluslararası Uzay İstasyonu 15 ülkenin ortaklığında, 150 milyar doları aşan bütçesiyle devasa bir uluslararası işbirliği projesi. Biz de Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uzay ve Hızlandırıcı Teknolojiler Uygulama ve Araştırma Merkezi (İVMER) olarak istasyondaki Alfa Manyetik Spektrometresi (AMS) deneyinde, karanlık maddenin parçacık doğasını araştıran ekibin parçasıyız. Ekonomik olarak bu denli büyük bir yatırımın salt gerekçesi ise sadece küçük Dünya’mız etrafındaki evreni daha iyi anlamak olamaz tabii ki. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri Havacılık ve Uzay Ajansının (NASA) astronotları beslemek için yaptığı çalışmalar sayesinde keşfedilen gıda takviyeleri, anne sütüne erişimi olmayan milyonlarca bebeğin hayata tutunmasını sağladı bile.

Alper Gezeravcı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk uzay yolcusu. 100 yıllık tarihimizde uzay sınırını aşan ilk vatandaşımız. Jeopolitik konumu kritik olan ülkemizin, girdiğimiz astropolitik çağa uygun bu adımı milletçe coşku ile karşılandı ancak gerekçelerinin ne kadar anlaşıldığı henüz muğlak. Bu uçuş ve devamı niteliğindeki görevler, ilerideki insanlı uzay programı için kritik bir bilgi birikimi aktarımı sağlayacak. Ayrıca uzaya milli erişim için fırlatma ve uzay araçlarının ve yaşam destek birimlerinin yerli olarak geliştirilmesi, ülkemizin uzay serüveninin tamamlayıcı etkenleri olacak. Bu açıdan ROKETSAN ve Delta V’nin girişimleri çok değerli. Alper Gezeravcı’nın uzayda yaptığı 13 deneyin veri analizinin onları tasarlayan enstitü, merkez ve üniversiteler tarafından yapılması ve makale olarak uluslararası akademik yayınlara dönüşecek olması da oldukça heyecan verici. Her iş dalı için geçerli olan ama sadece meslekte seneler geçirmiş tecrübeli kişiler tarafından bilinen bir gerçek var. O da “başarının detaylarda gizli olduğu.” Bu söz, gerektiğinde en ince detaya önem vermekten öte önceden kazanılmış tecrübe ile işin doğal akışında, ustaca kararlar vermek demek. Bu konuyu yemek tarifleri ile örneklendirebiliriz. Her ne kadar bir yemeğin yazılı tarifi olsa da “eli lezzetli” dediğimiz aşçılar onları uygularken, deneyimleri ile o yemeği harika hale getirirler. Uzay da tam olarak böyle bir yer. Bilmediğimiz, tecrübe etmediğimiz şimdilik yalnızca kitaplardan ve kılavuzlardan tanıdığımız bir yer. Tabii ki binlerce bilim insanı ve mühendisin yazdığı her teknik veya sosyolojik rapor ve şartname değerli ancak bazen o ufak ama kader değiştirici tecrübeler, ya tercih edilmediği ya zor olduğu ya da unutulduğu için aktarılmıyor. NASA’da sıklıkla duyulan bir değiş vardır: “Tekrar Satürn-V’yi uçuramayız.”[1]

“İstikbal göklerdedir…”

Uzay elçilerimiz Alper Gezeravcı ve Tuva Cihangir Atasever’in aldığı her eğitim, tecrübe ettikleri her test ve her uçuş Türkiye Cumhuriyeti’nin uzay yolculuğunda kritik. Onların tecrübelerinden yararlanacak bilim insanlarımız ve mühendislerimiz yerli uzay altyapımızı çok daha hızlı oluşturacaklar. Peki nedir bu edinmemiz gereken tecrübeler? İnsanlı uçuşta dikkat edilmesi gereken basınçlı sistemler için önlemler, uzayda tehlikeli maddelerin yönetimi, yedek sistemler ve devreye alma prosedürleri, acil durum ya da kriz çözümleri, herhangi bir cihaz tasarlanırken dikkat edilen fiziksel şekil veya koruyucu kap gibi detaylar, teknik ekiplerin iletişimi, uzay ile iletişim, alet ve edevatlar. Tüm bunlar ilk başta kulağa kitaptan öğrenilebilir veya öngörülebilir gelse de insan hayatı söz konusu olduğunda bu riskli görevler kritik öneme sahiptir. Ek olarak yerli bilgi birikiminin oluşması için gerektiğinde uzayda öncü devletlerin yaptığı çalışmaların özgünlüğüne bakılmadan tekrarlanması da gerekebilir. Alper Gezeravcı’nın uzayda yaptığı çalışma ve deneylerin hepsi bu nedenle önem taşıyor. Bilim, sadece bir tezi deneyle test etmek değil, o deneyi yaparken, geliştirdiğimiz ve yönettiğimiz süreçten öğrenebileceklerimiz ile doğayı yararımıza işletmek için gösterilen çabanın bütünüdür. 10 yıl içinde 100 bini aşması beklenen uydu sayısı ile Dünya’da en hızlı büyüyen ekonomik sektör olan uydu alanında, ülkemizin “muasır medeniyetler seviyesine” erişmesine vesile olarak, Atatürk’ün betimlediği gibi uzaya bir kıvılcım olarak giden Alper Gezeravcı’nın bir alev olarak ülkemize geri dönmesini bugün heyecanla bekliyoruz.

[1] Satürn-V Apollo astronotlarını Ay’a götüren roket.

[Prof. Dr. M. Bilge Demirköz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim üyesidir. Egecan Karadöller Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik Bölümü araştırmacısıdır.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir