ADALET VE EKONOMİK BÜYÜME

ADALET VE EKONOMİK BÜYÜME

Adalet en genel anlamıyla, her birey, toplum veya devletin hak ettiğine ulaşması, hak edilmeyene ise ulaşılamamasıdır. İlk adalet teorilerini geliştiren Platon ve Aristoteles’in düşünceleri de bu çerçevede şekillenmektedir. Aile, toplum ve devletlerin huzurlu bir düzen oluşturulabilmeleri ve toplumsal refah seviyelerini yükseltebilmelerinin olmazsa olmaz koşulu, adaleti sağlamalarıdır. Hz. Ali’nin “Devletin Dini Adalettir” sözü, adalet olmadan devletin devamlılığının sağlanmasının mümkün olmayacağını ortaya koymaktadır. Yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları da göstermektedir ki, adalet ile ekonomik büyüme veya toplumsal refah doğrusal ilişkilidir. Bu çerçevede, “Adalet ve Ekonomi İlişkisi: Farklı Ülke Grupları Üzerine Bir Uygulama” adıyla Buket Aydın tarafından10 Ağustos 2023 tarihinde doktora tezi olarak savunulan ve danışmanlığı tarafımca yürütülen çalışmanın temel sonuçları adalet ve ekonomik büyüme ilişkisi konusunda önemli sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.

Tezin teorik bölümünde adalet ve ekonomi ilişkisine yönelik olarak en liberal ve merkezi planlı bir toplum yapısından yana olan düşünürlerin bile adalet ekonomi konusundaki görüşleri örtüşmektedir. Bu doğrultuda Adam Smith, “toplumun huzur ve mutluluk içinde yaşaması için bir düzenin olması gerektiğini, bu düzenin de ancak hukuk (adalet) ile sağlanacağına dikkat çekmektedir”. Karl Marx ise, “hukukun güçlü bir sınıfın elinde bir çıkar mekanizması olarak kullanılmasının sonucunda üretim faktörlerinin çıktılarında adalet unsurunun eksik kalacağını” bu nedenle adil ve eşit dağıtımın ancak hukuki bir alt yapı ile mümkün olacağını ifade etmektedir.

Çalışmanın uygulama kısmında, 2005-2021 yılları arası orta düzey gelire sahip 30 ülke ve yüksek gelire sahip olan 43 ülkede adaletin kişi başına düşen gelir üzerine etkisi araştırılmaktadır. Çalışmada adalet göstergesi olarak hukukun üstünlüğü ve demokrasi değişkenleri kullanılmıştır. Ekonomik büyüme göstergesi olarak kişi başına düşen milli gelir değişkeni kullanılmıştır. Yapılan ekonometrik testler sonucu elde edilen bulgulara göre,  hem yüksek gelirli hem de orta gelirli ülkelerde adalet sistemindeki olumlu gelişmeler milli gelir düzeyini genellikle pozitif etkilemektedir. Bu sonuç, literatürdeki diğer sonuçlarla da uyum göstermektedir.

Yapılan analizler sonucunda, ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınmaları amaçlarını gerçekleştirirken hukuksal reformlar ile birlikte ekonomik ve kurumsal gelişimi sağlayacak reformları da yapmaları gerektiği vurgulanmaktadır. Sadece hukuksal iyileşmeler ile ekonomik kalkınmanın sağlanamayacağı belirtilmekte ve kapsayıcı ekonomik kalkınma ve büyüme için mülkiyet haklarının güvence altına alınması, iktisat politikalarında istikrar olması, kurumların şeffaf ve idarenin hesap verebilir olmasının önemi ortaya konulmaktadır. Politika yapıcıların kapsayıcı ekonomik kalkınma ve büyüme için bu hususları dikkate alan bir hukuksal ve iktisadi reform planlamaları durumunda doğru sonuçlara ulaşılacağı ön plana çıkarılmaktadır.

Hukukun üstünlüğünün iyi durumda olduğu ülkelerin kişi başına düşen milli gelirlerinin yüksek olmasının tesadüfi bir durum olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Adalet sistemi iyi işleyen ülkelere yerli ve yabancı sermaye yatırımları hızlanmakta, mutlu insanların verimli çalışma ortamındaki üretimleri artmakta ve ülkenin uluslararası itibarı doğrultusunda dış ticareti artmaktadır. Bu olumlu durumlar sonuçta ülkenin ekonomik büyümesine, toplumsal huzur ve güvenine yansıyarak “mutluluk-üretim döngüsel akımı” denilebilecek olumlu bir döngü oluşturmaktadır.

Adalet sistemi iyileştikçe ülkeye duyulan güven artmakta ve ülkedeki istikrar güçlenmektedir. Ülkedeki adalet ile sağlanan istikrar ve güven ne kadar fazla ise bu hem yurtiçi yatırımcılar hem de yurt dışı yatırımcıların yatırımlarını olumlu etkileyerek ülke kalkınmasına pozitif katkı yapmaktadır.

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir