Frontex (AB Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı) İncelemesi

 

Frontex (AB Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı) İncelemesi

1. Kuruluş Süreci ve Tarihsel Arka Plan
Frontex, Avrupa Birliği üyesi devletlerin dış sınırlarını ortak bir biçimde yönetmek amacıyla
kurulmuştur. 2004’te Varşova’da imzalanan 2007/2004 sayılı Konsey Tüzüğü ile teşkil edilen
Frontex – Dış Sınırların Operasyonel İşbirliği Yönetimi Ajansı, 26 Ekim 2004’te resmen
faaliyete başladı. Türkiye gibi yeni üye adayları da dahil edildiğinde genişleyen Schengen
bölgesinde, iç sınır kontrollerinin kaldırılması dolayısıyla dış sınırların güvenliği kritik hale gelmiş;
bu çerçevede Amsterdam, Tampere ve Laeken zirvelerinde AB düzeyinde bir güvenlik çerçevesi
kurulması planlanmıştır. Frontex’in ilk kuruluşunda hedef, üye devletlerin sınır güvenliği
kapasitelerini entegre etmek, düzensiz göçü önlemek ve iç pazarın serbest dolaşımını güvence altına
almaktı.
Başlangıçta küçük bir ajans olarak kurulan Frontex’in yetki ve yapısı, zaman içinde
güçlendirilmiştir. 2007’de Acil Sınır Müdahale Ekipleri (RABIT) kurularak üye ülkelerin acil
talepleri üzerine hızlı yanıt verecek takımlar oluşturulmuştur. 2011’de sınır kontrolünde
koordinasyonu artırmak amacıyla ek düzenlemeler yapılmıştır. En önemli reformlar ise 2016 ve
2019 yıllarında gerçekleştirildi. 2016/1624 sayılı Tüzük ile Frontex’in adı “Avrupa Sınır ve Sahil
Güvenlik Ajansı” olarak değiştirildi ve ajansa ortak harekât düzenleme, geri kabul desteği, “ev
sahibi ülke” çerçevesi gibi yeni yetkiler tanındı. 2019/1896 sayılı Yeni Sınır ve Sahil Güvenlik
Kodu ise ajansın yetkilerini daha da pekiştirerek, ilk “Frontex Üniformalı Gücü” (Standing Corps)
oluşturulmasını ve kapasitesinin 2027’ye kadar 10 bine çıkarılmasını öngörmüştür.

2. Görevler, Yetkiler ve Dönüşüm
Frontex’in temel görevi, AB üyesi ve Schengen ortak ülkelerin dış sınırlarını güvenli kılmak ve
sınır ötesi suçlarla mücadeleye yardımcı olmaktır. Resmî tanımıyla ajans, “AB Üye Devletlerini ve
Schengen’e dâhil ülkeleri dış sınır yönetiminde destekleyen, düzensiz göç ve sınır ötesi suçlarla
mücadele eden” bir kuruluş olarak faaliyet gösterir. Frontex bünyesinde yüzlerce polis ve sınır
görevlisi görev alır; bu personel deniz, kara ve hava operasyonlarında sınır devriyesi yapar, risk
analizleri hazırlar, kaçak göçmenlerin tespit ve kimliklendirilmesine yardımcı olur ve geri dönüş
operasyonlarında üye devletlere destek sağlar. Ayrıca Frontex, üye ülkelerin sınır yönetimi
altyapısını güçlendirmek için eğitim ve kapasite geliştirme programları düzenler; ihtiyaç hâlinde
üye ülkeler arası kaynak paylaşımı (örneğin tekneler, uçaklar, eğitimli personel) koordine eder.
          • Risk Analizi ve Durum Takibi: Frontex, üye ülkelerin dış sınırlarındaki eğilimleri
izleyerek düzenli risk analiz raporları yayımlar. Göç rotalarındaki değişimleri, insan
kaçakçılığı ağlarını ve potansiyel güvenlik açıklarını tespit eder.
          • Operasyonel Destek: Ajans, gerek deniz gerek kara yollarında ortak operasyonlar
düzenler. Örneğin, Ege Denizi’nde “Poseidon” harekâtında 2015 krizi sonrası 40 binden
fazla göçmen kurtarılmış, yüzlerce Frontex personeli yerel sahil güvenlikle iş birliği içinde
sınır devriyesi yapmıştır. Frontex unsurları ayrıca arama-kurtarma (SAR) görevleri yapar
ve yasa dışı göçmen taşıyan botları tespit ettiğinde müdahale etmeleri beklenir.
          • Acil Müdahale ve Geri Kabul Desteği: 2007’de kurulan RABIT birimleri, bir üye devletin
dış sınır güvenliğinin tehdit altında olduğu durumlarda hızlı konuşlandırılır. 2016 ve sonrası
süreçte, üye olmayan ülkelerle imzalanan statü anlaşmaları çerçevesinde Frontex, yabancı
sınır bölgesinde Türkiye örneğinde olduğu gibi görev alabilecek yetkiler kazanmıştır. Ayrıca
Türkiye dahil AB’nin tüm geri kabul anlaşmalarında, Frontex lojistik ve teknik destek
sağlama kapasitesiyle iş birliğine katkıda bulunmaktadır.

Frontex’in yetkileri ve personel sayısı sürekli büyümüştür. 2015 göç krizinde AB, ajans bütçesini ve
personel sayısını ciddi oranda artırmış; halen ajansın merkezi Varşova’dadır ve 2027’ye kadar
personel sayısını 10 bine çıkarma planları bulunmaktadır. Ajans yönetim kurulu, her üye devletten
atanan temsilcilerden oluşur; yürütme sorumlusu ise yıllık bütçenin doğru kullanımını denetlemekle
yükümlü İcra Direktörüdür.

3. Kuruluşun Başlıca Nedenleri
Frontex’in ortaya çıkışında öncelikli neden, artan düzensiz göç akımları ve buna bağlı güvenlik
kaygılarıdır. 2000’lerin başından itibaren AB, iç sınırları kaldırırken dış sınırlarını sertleştirme
ihtiyacıyla karşılaşmıştır. 1990’lar sonrası global nüfus hareketliliği, özellikle Orta Doğu, Afrika ve
Asya’dan gelen göçmen dalgaları AB’ye yöneldi. AB, ekonomik cazibesi ve refahı nedeniyle birçok
bölgeden göç almakta; bu durum 1990’larda artan yasadışı geçiş vakaları ve trajedilerle
sonuçlanmıştır. Ortak politikalar geliştirme zorunluluğu böylece açığa çıkmıştır. Ayrıca 11 Eylül
2001 sonrası terörizm endişesi, sınır güvenliğini ulusal bir konu olmaktan çıkarıp bölgesel iş birliği
gerektiren bir mesele haline getirmiştir. Frontex’in kurulduğu yıllarda, yasa dışı göçün organize suç
ve terör şebekeleriyle bağlantılı olduğu düşünülerek, “sınırların korunması hayati önem”
addedilmiştir.
Bir başka tetikleyici, 2015 göç krizidir. Suriye iç savaşı ve diğer çatışmalar sonrası 2014–2016
yıllarında Türkiye üzerinden Yunanistan’a yasadışı geçişler patladı. Bu dönemde yılda yüz binlerce
mülteci ve göçmen Akdeniz ve Ege yollarıyla AB’ye ulaştı. Frontex, 2015 başından itibaren Ege
adalarında ek bot, uçak ve personel konuşlandırarak acilen müdahale etti. Örneğin, 2016’nın ilk on
bir ayında Frontex destekli operasyonlarla 40.413 kişi Ege Denizi’nde kurtarılmıştır. Bu tür
gelişmeler, tek tek devletlerin başa çıkamayacağı bir sorun olduğundan, AB düzeyinde bir
entegrasyon ve yeniden yapılanma ihtiyacını doğurmuştur.

4. Türkiye’ye Etkileri
Göç Yönetimi
Türkiye, AB ile göç yönetiminde stratejik iş birliği içindedir. 16 Aralık 2013’te imzalanan TürkiyeAB Geri Kabul Anlaşması ve 18 Mart 2016 tarihli Mülteci Mutabakatı, Türkiye’ye dönenlerin
sayısını artırırken Ege ve Akdeniz rotalarındaki baskıyı azaltmayı hedeflemiştir. Frontex bu
çerçevede dolaylı iş birliği yapmaktadır. DW Türkçe’ye göre, 2016 Mutabakatı kapsamında
“düzensiz göçmenlerin Türkiye’ye geri kabulü ve sınır güvenliği konularında koordinasyon”
öngörülmüştür; halen Türk Sahil Güvenlik birlikleri ile Frontex arasında bilgi paylaşımı ve zaman
zaman ortak devriyeler yürütülmektedir. Bu sayede Türkiye sınırlarında yakalanan yasa dışı geçişler
takip edilip genellikle Türkiye’ye geri gönderilmektedir.
Bu önlemlerin etkisiyle Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşan düzensiz göç hızlı şekilde azalmıştır.
Haziran 2025’te İtalya Başbakanı Meloni, Türkiye’den kaynaklanan yasal olmayan göçün
neredeyse sıfıra indiğini belirtmiş; Frontex verileri de bu gerçeği teyit etmektedir. Bu durum, büyük
ölçüde 2016 Mutabakatı ve Türkiye’de sınır güvenliğinin güçlendirilmesi sonucu oluşmuştur.
Türkiye, geri kabul kapsamı dışındaki geçişlerde ise kendi Sahil Güvenlik ve Hudut birimlerini
güçlendirmeye devam etmektedir.

Sınır Güvenliği İşbirliği ve Koordinasyon
AB ile Türkiye arasında resmi bir Frontex statü anlaşması henüz imzalanmamış olsa da iş birliği
kanalları açıktır. AB, 3. ülkelerle imzaladığı ikili statü anlaşmalarıyla (örneğin Tunus, Mısır, AB
komşuları) Frontex’e o ülkelerin sınırlarında görev yapma izni tanımaktadır. Türkiye de benzer bir
anlaşma müzakeresi aşamasındadır; bu anlaşma sağlanırsa Frontex personeli Türk sınır kontrolü
bölgelerinde (örneğin havaalanı pasaport kontrolü) görev alabilecek, Türkiye veri tabanlarına
erişebilecektir. Ancak Türkiye şimdilik egemenlik hakları ve dokunulmazlık konusundaki
hassasiyetleri nedeniyle kapsamlı bir anlaşmaya temkinli yaklaşmaktadır. Frontex, 2015’ten bu yana
Ankara’da bir irtibat ofisi bulundurmuş; bu ofis aracılığıyla görüşmeler sürdürülmektedir. Öte
yandan, ortak tatbikat ve eğitimlerle Türkiye’nin sınır yetkilileri AB usulleri konusunda
bilgilendirilmektedir. Her iki taraf da Ege ve Karadeniz’deki arama-kurtarma ve sınır güvenliği
konusunda bilgi alışverişinde bulunmayı sürdürmektedir.

Siyasi İlişkiler
Frontex faaliyetleri, genel olarak Türkiye-AB siyasi ilişkilerinde de gündeme gelmiştir. Göç iş
birliği bağlamında, Türkiye’nin vize serbestisi beklentisi ve Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi
konularda karşılanmamış talep ve beklentileri Frontex iş birliğini etkilemektedir. DW Türkçe’ye
göre Türkiye, üyelik kriterlerini henüz tamamlamadığı için AB ile olan taahhütlerini sınırlı
tutmakta, bu nedenle Frontex statü anlaşması gibi ileri angajmanlardan kaçınmaktadır. Öte yandan
AB cephesinden Türkiye’nin göç yönetimi konusundaki rolü yakından takip edilmekte ve Frontex
işbirliği de bu çerçevede değerlendirilmektedir. Genel olarak göç ve sınır iş birliği, Türkiye’nin
AB’ye entegrasyon sürecindeki bir performans göstergesi kabul edildiğinden, ilişkilerdeki
dalgalanmalar göç yönetimi başlıklarıyla da ilişkilendirilmektedir.

Frontex’in Ege’deki Faaliyetleri ve İlişkilerde Gerilimler
Ege Denizi’nde Frontex’in görev yapması zaman zaman Türkiye-AB ilişkilerinde gerginlik kaynağı
olmaktadır. 2020 yılında Anadolu Ajansı’nın yayınladığı görüntülerde, bir Frontex botunun Yunan
Sahil Güvenlik unsurlarıyla işbirliği içinde Türkiye’ye dönmekte olan düzensiz göçmenleri Türk
kara sularına doğru geri ittiği iddia edilmiştir. Bu tür olaylar ve basına yansıyan diğer örnekler,
Frontex’in Yunan makamlarının yasa dışı itmelerine müdahale etmemekle suçlanmasına yol
açmıştır. AB içindeki soruşturmalarda (OLAF raporu) da benzer bulgular gündeme gelmiştir. Bu
çerçevede Frontex yönetimi eleştirilmiş, dönemin Direktörü Fabrice Leggeri Nisan 2022’de
yaşanan baskılar üzerine istifa etmek zorunda kalmıştır. Yeni yönetim Frontex’in uluslararası
hukuka tam uyumlu olacağını vurgulayarak “hiçbir personelimizin yasa dışı geri itmelerin parçası
olmasına izin verilmeyeceğini” taahhüt etmiştir.
Türkiye de bu süreçte Yunanistan’ın geri itme uygulamalarına ve Frontex’in rolüne dair endişelerini
yüksek sesle dile getirmiştir. Türk yetkililer, Ege’de yaşanan geri itmelerin “insanlık dışı” olduğunu
vurgulamış, Birleşmiş Milletler ve Avrupa kurumlarına konuyu taşımışlardır. Bu gelişmeler, zaman
zaman AB ile diplomatik gerilimlere neden olmuş, vize serbestisi gibi konulara da yansımıştır.
Ancak aynı zamanda AB ile iletişim kanalları açık tutulmuş, Frontex ve Türkiye sınır güvenliği
makamları arasında tartışmalı konular müzakere edilmiştir. Özetle, Frontex’in Ege’deki faaliyetleri
bir yandan göç baskısını azaltmaya hizmet ederken diğer yandan insan hakları boyutundaki
tartışmalar Türkiye-AB ilişkilerinin hassas bir alanı olarak önemini korumaktadır.

Kaynaklar: Frontex’in kuruluşundan görev tanımlarına ve reformlarına dair bilgiler Frontex resmi
dokümanları ve AB mevzuatıyla teyit edilmiştir. Göç akımları ve Türkiye-AB ilişkilerine dair
analizler, güncel haber kaynakları ve uluslararası düşünce kuruluşlarının raporları ile
desteklenmiştir. Frontex’in Ege operasyonları ve dönüşümlerine ilişkin resmi bilgiler ise ajansın
yayımladığı operasyon raporları ve yıllık değerlendirmelerle doğrulanmıştır.

 

Fahir ÖNER
IPPC Gn.Bşk.Yrd.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir