ZİHNİN KÖLELEŞTİRİLMESİ…! DESENE KİRLİ DÜNYANIN ZEBANİLERİ…! 

ZİHNİN KÖLELEŞTİRİLMESİ…! DESENE KİRLİ DÜNYANIN ZEBANİLERİ…!

 Gençler…! Miadı dolmuş insanlar, kitaplar, müzikler, fosilleşmiş düşünceler, zihinler ve beyinlerden yani kirli mülkün zebanilerinden bizleri kurtar Allah’ım feryadınızı duyar gibiyim. Kitaplarda mı münafık olmuş bilemiyorum. Zihinsel işgal ve kuşatma halen devam etmektedir.

Kitap okumak adeta nöronlarımızı motorize etmek gibidir. Ancak okunan kitaplar münafıksa yapılacak bir şey yoktur. Sordum sarıçiçeğe dinlemekten ve okumaktan da bıktık doğrusu. Desene yazdığımız kitaplarda, bestelediğimiz şarkılarda gençlere okuma ve dinleme heyecanı veremedik. Çocukluk ve gençliğin eğitim dönemlerinin farkındalığını fark edemedik. Çocuklarda ve gençlerde okuma heyecanı doğuramayınca nihilist ve deist gençler yetiştirdik. Kitap okumama suçunu da gençlere yıktık. Aynaya bakınca başkasını suçladık.  Adeta yaşayan ölüler yetiştirdik.

Bugün insanlığın birinci problemi insanı tanımak olmuştur. İnsanı tanımak, kâinatı tanımak gibidir. Hatta insanı tanımak kâinatı tanımaktan daha zordur.  Öyle ki bir insanın geçtiği evrelere baktığımızda bunu daha iyi anlayabiliriz. X+Y değeri anne karnına tutunduğu andan itibaren koruma altındadır. Annenin hamilelik dönemi, en önemli dönem kabul edilir. Annenin yiyeceğinden, yaşadığı ortama kadar çocuğun gelişimine etki etmektedir. Annenin dünyaya getireceği misafire ikramda kusur etmemelidir. Bu konuda anne ve babaların bilinçli olması gerekir. Allah’ın bir ikramı olan yavrular, günahsız pırıl pırıl doğarlar. Kirli ruhların ellerinde şekil bulurlar.

Çocuk anne babaya Allah’ın bir ikramı, bir emanetidir.  Allah’ın anne ve babaya taktim ettiği bir hediyesi gibidir. Bu emanetin zayi olup olmamasından sorumlu olanlar vardır. Çocukların bir çiçek, bir bitki gibi yetiştirilmesi istenir. Çocuğun zamanında eğitilmesi esastır. Zamanında su verilmeyen bitkiler solduğu gibi zamanında eğitilmeyen çocuklar da adeta solarlar. Çocuğun eğitiminden öncelikle anne-baba sorumludur. İkinci sırada çocuğun eğitiminden devlet sorumludur. Üçüncü sırada arkadaş çevresi ve toplum gelmektedir. Herkesin ayrı ayrı sorumlulukları bulunmaktadır. Desene bir çocuğun yetişmesinde pek çok paydaş bulunmaktadır.

Bir çocuğun kazandığı kötü davranıştan bu ünitelerin her birinin ayrı ayrı payı bulunmaktadır. Eğer çocuklarımız kötü bir alışkanlık edinmişse; sorumlulardan her hangi biri, zamanında görevini ifa etmemiştir. Her birimiz kendi hatasını görmeden, sade çocuğu hatalı görmek, sonuçta tek o çocuğu ve insanı sorumlu tutmak doğru değildir. Hiç bir çocuk kötü davranışı kendisi bilerek veya isteyerek bulaşmamıştır. Sonuçta her insan toplumun teminatı altındadır. Her birimizin hatasından dolayı toplumun bu hale geldiğini bilmeliyiz.

Bugün çocukluktan itibaren kitap okumak mutluluk kaynağı yapılamamıştır. Çocuklar büyüdü ve üniversiteye geldi. Çocukluktan kazandığı davranışları üniversitelerde de devam ettireceklerdir. Gençlerimiz üniversitelere geldiğinde, üniversitelerde üniversal bir bilgi alamamışlardır. Gençler malumun tekrarından bıkmışlardır. Gençlerin zamanları, israf edilmektedir. Belli bilgilerin tekrarı, ezbercilik onları bunaltmıştır. Yenilenme ve heyecan doğurulamamıştır. Zamansal ve dönemsel farklılık, fark edilememiştir.

Dini alanda yazılan kitaplar malumun tekrarından öteye geçmemiştir. Sordum sarıçiçeğe dinle dinle, oku oku bıkmışlardır. Ne yazık ki hala buz-dokuz misali insanların kanları ve düşünce üretimleri dondurulmuştur. Taasupculuk ve taklitçilik, başını alıp gitmiştir. Yeni üretim yapanlar minder dışına itilmeye çalışılmıştır. Padişahim çok yasa korosu, istemezuk bandosu devreye sokulmuştur. Desene gençler için millî ve manevi bir heyecan doğuramadık. Yetmezmiş gibi kendi hatalarımızdan dolayı düşük notlarla onları budayıp duruyoruz.

Devletine ve milletine kırgın üzgün gençler yetiştiriyoruz. Birde not silahını çekenler. Ne diye senin kitabını okusun ki bilemiyorum. Pratik hayatına ne katacak ki onu da bilemiyorum. Öğrendiği bilgileri hayatına tatbik edebiliyor mu? Eğitim insanı geleceğe hazırlayan bir kurallar bütünüdür. Öğrettiğin bilgilerin kullanım sahası nerededir. Niyetler halis olsa da sonuçta problemler çözümsüzdür. Bu kitapları okumak milletin ne işine yarar ki onu da bilemiyorum. Bugün gençliğin deizm ve nihilizme saptığının edebiyatı yapılır. Sorumluluğun tümü de onlara yüklenir. Anne-baba, devlet kendi hatasını görmeyip hatanın tümünü onlara yükler. Dürüst olmak gerekirse hatanın büyüğü eğitimden sorumlu olanlardadır. Yani anne-baba ve eğitimci olan bizlerindir.

Eğitim yeni baştan gözden geçirilmelidir. Bu tür eğitimle terakki yolculuğu motoru bozulmuş arabalar gibidir. Hiç bir genç veya insan kötü bir davranışından dolayı sadece ceza kendisine kesilemez. Bir kişinin hatasından dolayı birçok kişi sorumludur. Eğitim, anne -baba, toplum ve devlet gibi. Eğitimde yapılan hatanın günahını sade bir bireye yükletilemez. Bu kişiye sade ceza vermekle bu problem çözülemez. Sorumluların her birinin bu kötülükte payı vardır.

Çocukları ve gençleri zamanında eğitemediğimizden, eğitimde  yapılan bu hatalarla kötü alışkanlığa adeta sebebiyet verilmiştir. Sebep sorumluluğu ilkesi artık modern toplumların ilkesidir. Sebep sorumluluğu ilkesi gereği cezayı dağıtmak gerekmektedir. Kötü alışkanlıklara ( sigara ve içki gibi) alışan, bağımlılık kespeden daha sonra kötülüğü bilerek yapan kişiye vurun abalıya denilmemelidir. Günahkâr zaten yaralıdır. Derbederliğini, çilekeşliğini bilmektedir. Yaralı bir ceylan gibidir. Kötülük bağımlılık yapmıştır. Bağımlılığı onun mutluluk kaynağı olmuştur. Mutluluk kaynağını kestiğinizde ot gibi yaşayacaktır. Onun hayat damarları koparılmış olur. Mutluluk kaynağı kesilen insanın mutlu olması mümkün değildir.

Ona slogan vari nakaratlarla nasihatin anlamı da boştur. Bu meseleye kendi zaviyesinden baktığınızda, baktığınız kadarını görürsünüz. İyilik yapayım derken cinayette işleyebilirsiniz. İyiye ve güzele almanız, topluma katmanız gereken kişileri toprağa gömebilirsiniz. Oysa siz yıkmak için değil yapmak için varsınız. Sizin göreviniz günahkârı yok etmek değil, günaha kızmak olmalıdır. Günahkâr ve suçlu zaten mağdurdur. Korunmaya ve tedaviye muhtaçtır. Çünkü o yaralıdır, zavallı ve bir tür mağdur edilmiştir.

Öte yandan bir Müslüman kâfiri yok etmek için de dünyaya gelmemiştir. Kâfiri öldürmek senin vazifen değildir. Küfürle mücadele senin görevindir. Ne günahkârı ne de kâfiri yok etmek senin görevin olamaz. Günahkâr ve kâfirde senin ne kadar hissen var, sen ne kadar sorumlusun ona bakmalısın. Herkes sorumluluğunun ihmalinin cezasını ahirette görecektir. Ahirette kendilerini temize çıkaranlar, faturayı ödemesinler. Günaha irtikâp edenlerden, günahın edebiyatını yapanlar belki de daha sorumludurlar bilesiniz. Saygılarımla.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir