YENİ SAVAŞLARIN YÖNTEMLERİ VE BU SAVAŞLARIN ARKASINDAKİ GÜÇLER

YENİ SAVAŞLARIN YÖNTEMLERİ VE BU SAVAŞLARIN ARKASINDAKİ GÜÇLER

 

Klasik konvansiyonel savaşların amacı, ağırlıklı olarak düşmanı yıpratmak ve imha etmek üzerineydi. Düzenli ordular ile saldırılır, çatışmayı sürdüremeyecek hale getirmek için düşmanın ve malzemesinin üzerine klasik patlayıcılar atılır ve de düşman ülke toprakları fiilen ele geçirilirdi.

Şu andaki dünyadaki roket, füze ve nükleer silahlar durumu göz önüne alındığında artık ülkelerin birbirleri ile eski klasik konvansiyonel savaşları yapmaları imkânsızlaşmaktadır. Çünkü askeri yönden en zayıf ülkeler bile teknolojik olarak uzun menzilli roket ve füze sistemleri ile güçlü devletleri etki altına alabilmektedirler. Hele güçlü devletler olarak bildiğimiz Amerika (ABD), Rusya, Çin ve Batılı devletlerin birbirleri ile mevcut roket, füze ve nükleer sistemleri ile savaşmaları taraf devletlerin sonuçta tamamen yok olmalarına sebep olacaktır. Böyle büyük bir tehlikeyi güçlü devletler göze alamamaktadırlar.

Kısaca  son yıllarda kitle imha yeteneğine sahip güçlü silahların ortaya çıkması ile yani roket, füze ve nükleer sistemler savaşların şeklini değiştirmiştir.

Son 30 yıllık yakın tarih incelendiğinde artık savaşların gerçek harplerden ziyade bölgesel, etnik dini kökenli, gayri nizami ve psikolojik harp ağırlıklı olarak icra edildiği görülmektedir. Asıl hedeflerin ise ekonomiyi ve enerji kaynaklarını ele geçirmeye yönelik olduğu görülmektedir.

Bu yeni savaşlarda düşman akıl ve bilimi; devletleri, milletleri ve orduları yok etmek için yapacağı silahlar ve kullanacağı askerler yerine, tek mermi dahi atmadan ve hiçbir kayıp vermeden hedef devletleri, milletleri ve orduları kendi menfaatlerini sağlamasına aracı olmaları için kullanmaktadır.

Yeni savaş yolları olarak günümüzde en çok ekonomik güç ve medya kullanılmaktadır. Ekonomik güç ve medya yolu ile düşman hiçbir silah kullanılmadan kendi içinde çatışmaya ve bölünmeye sürüklenebilir. Yine ekonomik güç ve medya ile hedef ülke etkisiz hale getirilebilir ve kendisinden istendiği gibi davranışa zorlanabilir. Bu yeni savaş yolları maliyet-etkinlik analizi çerçevesinde incelendiğinde çok ucuz ve etkinliği konvansiyonel harbe göre çok daha fazladır.  Bu yeni savaşların metotları çoktur ve halen geliştirilmektedir.

Bugün dünyada ekonomiyi ve medyayı hedefleri doğrultusunda en etkin kullanan güç ABD’ dır. Ancak    ABD’ i  gerçekten  kim yönetiyor diye araştırdığımızda ise karşımıza   büyük medya ve sermaye sahipleri cemaatler çıkmaktadır.

Amerika’da   hem iç hem de dış politikadaki karar alma süreçlerinde bazı cemaatlerin etkisine şahit olunmaktadır. Bu cemaatlerin en önemlisi Amerika’da yaşayan Yahudi cemaatidir. Bu cemaatin ABD’nin dış politikasındaki etkilerinden bazıları aşağıda sunulmuştur.

  14 Mayıs 1948’de İsrail Devletinin kurulduğu Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Milli Konseyinin yayımladığı bir deklarasyonla ilan edilmiştir. Yeni devleti tam on dakika sonra ABD Başkanı Truman tarafından fiilen tanınmıştır.[1]

   Yakın tarihi süreçte ABD  başkanı Donald Trump,  6 Aralık 2017 günü İsrail’i tanıyan tüm ülkelerin büyükelçileri Tel Aviv’de bulunurken Kudüs ile ilgili;   ‘’Ben artık zamanı geldiğine inanıyorum. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma vakti artık gelmiştir. Büyükelçiliği Kudüs’e taşıma kararı veriyorum.’’[2]  açıklamasını  yapmıştır.    Trump’ın  bu açıklaması ile Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan tarihteki ilk ülke ABD olmuştur.

Ve tarihler 28 Ocak 2020 yi gösterdiğinde yine aynı Amerika Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu ile birlikte Beyaz Sarayda düzenlediği basın toplantısında “Yüzyılın Anlaşması” olarak adlandırdığı tek taraflı Orta Doğu barış planını kamuoyuna açıklamıştır. Bu plana göre kısaca Kudüs İsrail’in başkenti kabul ediliyor, Filistinli mültecilere dönüş hakkı tanınmıyor ve denizde İsrail’in egemenliği kabul edilmiştir. İsrail Başbakanı Netanyahu ise aynı toplantıda Kudüs’ün İsrail’in başkenti olması konusunda ABD’den destek ve onay aldıklarını açıklamıştır.[3]

ABD’nin Donald Trump’dan önceki başkanı Barack Obama da  ‘’Hepimiz İsrail yanlısıyız’ [4] demiştir.

ABD’nin şu andaki Başkanı Joe Biden, İsrail’in Gazze’de 17 Ekim 2023 tarihinde başlattığı ve halen devam eden insanlık katliamlarından sonra hemen Tel Aviv’e giderek İsrail’e desteğini açıklamıştır.   Netanyahu ise ABD’nin koşulsuz desteği için Biden’a teşekkür etmiştir.[5]

Kamuoyuna yansıyan son bilgilere göre dünyadaki ilk 500 büyük şirketten 244’ü Amerikan şirketidir.[6]   Bu 244 şirketten bazıları ekonomik güçleri ve medya desteği ile Amerika’yı gizlice yönetmekteler ve İsrail’in Ortadoğu’da hedeflerini gerçekleştirmesi için katkı yapmaktadırlar.  Bu kamuoyunca bazıları kısmen bilinen Amerikan şirketlerinin sahipleri araştırıldığında ise karşımıza büyük çoğunlukla İsrail oğullarından Yahudiler ya da Museviler çıkmaktadır.

 

 

 

Dr.Tuğtigin ŞEN

Emekli Albay

Araştırmacı Yazar

[1]Jacques R.Risler: Çağdaş İslam Dünyası (Çev.Nihal ÖNOL), İstanbul 1974, s.66 )  Ayrıca Fahir Armaoğlu: Filistin Meselesi ve Arap İsrail Savaşları, Ankara 1989,s.17

 

[2] Yeniçağ Gazetesi, 7 Aralık 2017

[3] Hürriyet Gazetesi, 29 Ocak 2020.

[4] Habertürk Gazetesi, 31 Ağustos 2015.

[5]  Hürriyet Gazetesi, 18 Ekim 2023.

[6] Financial Times, 27 Ocak 1999.

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir