FELAKET OLAN DEPREM DEĞİL, ÇÜRÜK BİNALAR

FELAKET OLAN DEPREM DEĞİL, ÇÜRÜK BİNALAR

 

Üzerinden bir yıl geçti, daha dün gibi, acısı, üzüntüsü hafızalarımızda yerini koruyor, unutmadık, unutmakta pek mümkün değil. Ülke olarak yine bir depremle yüzleştik. 2023’ün 5 Şubat’ını 6 Şubat’a bağlayan gün sabaha karşı Kahramanmaraş Pazarcık merkezli meydana gelen ve 10 ili kapsayan; ilki 7.7, ikincisi saatler sonra 7.5 büyüklüğünde olan iki ayrı depremin şoku ile sarsıldık.

Maalesef deprem coğrafyasında bulunmamıza rağmen şehirleri fay hatlarının üzerine kurduk,  üstelik binaları ve altyapı yatırımlarını da depreme dirençli yapmadık.

Çünkü risk yönetimi gibi bir kültürümüz yok denecek kadar az.

Yaşanan depremde her zaman olduğu gibi kriz yönetimi yapmaya çalıştık.

İşin tuhaf ve acı yanı depremde sadece eski yapıların değil, yeni yapıların da yıkılması oldu. Deprem yönetmeliğine göre yapıldığı ilan edilen, cennetten bir kare diye tanıtılan bina ve rezidansların yerle bir olduğunu gördük.

Yazık, hem de çok yazık.

Peki, işin uzmanları ne diyor;

Bir binada önce zemin etüdü ve raporu hazırlanır, projesi çizilir, imar durumuna göre katı, tekniği tespit edilir. Daha sonra statik hesaplarla malzeme cinsi seçilir. Son olarak da projenin doğru uygulanıp uygulanmadığı denetlenir, uygunsa yapı kullanım izni yani iskânı verilir.

Yukarıda özetlenen bu süreç bir matematik işleminin nasıl yapılması gerektiği kadar net.

Demek ki işler böyle yürümemiş.

Yapı inşa süreçlerimiz kâr odaklı ilerlemiş, yapı güvenliği ve kamu sağlığı ön planda olmamış.

Bir şantiye şefi aynı anda birden fazla binadan sorumlu olursa, örneğin ayrı ayrı yerlerde devam eden beş inşaatın sorumlusu olursa sonuç ortada. Bu şantiye şefinin yürüyen her bir inşaatın betonunu, demirini kontrol etmesi mümkün mü, ama evrak üzerinde kontroller tamam.

Diğer taraftan iskânı alındıktan sonra ticari amaçlı bir kafa ile zemin katında bina taşıyıcısına destek olan kolonların kesilmesi ise ayrı bir facia.

Kar ve rant odaklı yapılaşmanın sonuçları ortada.

Aslında deprem konusu yıllardır kamuoyunun gündeminde, Zaman zaman işin uzmanları bu tehlikeye işaret ediyor, alınması gereken önlemleri anlatıyor.

Dolayısıyla yabancısı olmadığımız bir konu.

Ancak dünyada deprem riski yüksek ülkelerin başında olan, daha önceleri onlarca deprem felaketi yaşayan biz değilmişiz gibi bu konuda yeterli bir “risk yönetimi” yapamadığımız bir kez daha anlaşıldı.

Yapılması gereken bundan sonrası için önümüze bakmak. Depreme karşı alınması gereken tedbirleri devlet politikası haline getirmek. En başta da imar affını telaffuz dahi etmemek.

 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir