YAĞMURSUYU HASADI (I)

YAĞMURSUYU HASADI

(I)

Sezgin ERÖZBAĞ

           Yazar

Yaşadığımız coğrafyanın kuraklık riski içermesi, barajlardaki doluluk oranlarının kritik düzeylere inmesi ve bu durumun sık sık haber konusu olması, bizi yağmur suyu hasadının önemi hakkında yazı yazmaya ve farklı bir bakış açısıyla bir farkındalık oluşturmaya sevk etti.

Nasip olursa konuyu iki bölüm halinde ele alacağız.

Öncelikle yağmur suyunu tanımlayacak olursak yeryüzünden yükselen buharın bulutlarda toplanarak su damlacıkları halinde yeryüzüne inmesi”dir.

Bir de yağmur suyu hasadı var ki, bunu da çok basit anlamda yağmur sularının toplanması ve geri kullanımı” olarak tanımlayabiliriz.

Yağmur sularının toplanmasının tarihsel bir geçmişi olup, bu konudaki belge ve tespitlerden yerleşim yerlerinde sarnıç adı verilen depolarda toplanmakta olduğunu öğrenmekteyiz.

Günümüzde de çatılardan, teras ve temiz beton avlulardan akan yağmur sularının depolama sistemi ile toplanmakta olduğunu görmekteyiz.

Yağmur suyunun toplanması basit ekipmanlar ile yapılabildiği gibi ileri teknoloji ile otomasyonu sağlanmış sistemler kullanılarak da yapılabilmektedir.

Toplanan bu su çok rahat ve güvenli bir şekilde; tuvalet, çevre temizliği, araç yıkama, yeşil alan ve tarımsal arazi sulama gibi hemen hemen her alanda kullanılabilmektedir.

Faydalarına gelince; en başta yer altı ve yer üstü su kaynaklarının fazladan tükenmesi engellenir, içme suyu ve atık su arıtma tesisleri ile kanalizasyon sistemlerindeki yük azalarak enerji tasarrufu sağlanır, ayrıca aşırı yağışlarda oluşabilecek ani sel ve taşkın durumlarında önleyici olur.

Yazının başında da belirtildiği üzere kuraklık riski olan bir coğrafyada yaşamaktayız. Dolayısıyla kaybedecek, boşa akıtılacak bir damla suyumuz bile olmamalı. Bunun için daha kapsayıcı önlemler almalı ve bir an önce uygulamaya geçirmeliyiz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 23 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Planlı Alanlar İmar Yönetmeliğinde yapılan değişiklik bu konuda gerekli ve ihtiyaç olan bir düzenleme olup, bu düzenleme ile 2 bin metrekare den büyük parsellerde inşa edilecek yapılara yağmur suyu toplama sistemi zorunluluğu getirilmiştir.

Ayrıca söz konusu düzenlemede daha küçük parsellerde inşa edilecek yapılar içinse belediyelere yağmur suyu toplama sistemini zorunlu kılma takdir yetkisi verilmiştir.

Ülkemizde büyük bir potansiyeli olan yağmur suları sarnıç sistemi uygulamalarının olduğu bazı kırsal alanlar ve dağınık yerleşim yerlerini saymazsak maalesef yeterli bir şekilde değerlendirilmemektedir.

Bir hatırlatma yapacak olursak bir ülkede kişi başına düşen toplam yıllık su rezervi 1.700 metreküpün üstünde ise bir sıkıntı yok, bunun altında ise su stresi altında bir ülke oluyorsunuz, şayet bu rakam1.000 metreküpün altında ise su kıtlığı olan bir ülke konumundasınız.

Bu sınıflama içerisinde ülke olarak kendi durumumuza baktığımızda tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyelimiz yılda ortalama toplam 112 milyar metreküp olup, Türkiye İstatistik Kurumunun 2022 yılı nüfus verilerinden hareketle kişi başına düşen su miktarı 1.323 metreküp olmaktadır ki, bu da bize su stresi içinde olan bir ülke olduğumuzu göstermektedir.

Yapılan hesaplamalara göre 2030 yılında Türkiye nüfusunun yaklaşık 100 milyon olacağı, kişi başına düşen su miktarının azalacağı ve birçok alanda su kıtlığı yaşanacağı öngörülmektedir.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de suya olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.  Bundan dolayı mevcut su döngüsünü çok iyi kurgulamak zorundayız. Eğer iyi kurgulamazsak su konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacağız demektir.

Şimdilik kişi başına düşen su miktarı ile su stresi içinde bulunan ülkeler kategorisinde yer alan ülkemizde, nüfus artışıyla birlikte su kaynaklarının da sürekli kirletilmekte olduğu dikkate alındığında yapılması gerekenleri sıralayacak olursak; su kaynaklarının korunması, suyun tasarruflu ve verimli kullanılması diye sıralayıp devam edebiliriz.

Zaten bu hususlarda hemen hemen herkesin bir fikri ve bilgisi var, bunun yanında elbette üzerimize düşen ödev ve sorumluluklar da var.

Ancak bir husus var ki maalesef ülkemizde bu konuda yeterince bir bilinç oluşmadığını görmekteyiz. O da yağmur sularının değerlendirilmesi ve boşa akmasının önüne geçilmesidir.

Maalesef bu konuda iyi olduğumuzu söyleyemeyiz. Bunun için şöyle bir çevremize bakmamız yeterli olacaktır.

Acaba kaç tane bina, işyeri, site, kampüs yağmur sularını bir yerde toplayarak kullanmaktadır.

Bununla ilgili dünyanın birçok yerinde iyi uygulama örnekleri vardır.

Ülkemizde de hiç yok değil, ama yeterli değil.

Halbuki şehir merkezleri ve diğer yerleşim yerlerinde bu sistem çok rahat kullanılabilir, kullanılmalıdır da. Özellikle kamu binalarında ve kampüslerde yağmur suyu dağıtım sistemi uygulaması konutlara göre daha etkili ve ekonomiktir. Kaldı ki konutlarda bile bu sistemin rahatlıkla kurulabileceği ve belli bir süre sonra kurulum maliyetini amorti edeceği bilinmektedir.

Yağmur sularının ev temizliği, çamaşır yıkama, tuvalet, araç yıkama, bahçe sulama, havuz ve gölet doldurma, soğutma kuleleri ve yangın söndürme gibi işlemlerde kullanılması hem ekonomik hem de çevresel açıdan oldukça akılcı bir davranıştır.

Bu bağlamda inşaat sektörünün gelişmesi ile birlikte bina içi tesisat sistemlerinde de oldukça mesafe alınan ülkemizde bina içi yağmur suyu yönetimi ile çatılardan yağmur suyu toplanması yöntemi uygulanarak şebeke suyu kullanımı ciddi ölçüde azaltılabilir.

O halde yapılması gereken yağmursuyu toplama sistemlerinin büyük yerleşim yerlerinden başlamak üzere bina ve evlerde kurulumunun sağlanmasının yaygınlaştırılmasıdır.

Sözün özü, yere düşen her damla değerlidir.

 Devam edecek…

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir